Mesajlar Etiketlendi ‘tarih’

Tarihi kayıtlara göre piramide girmeye çalışan ilk kişi MS. 820’de Harun-u Reşid’ in oğlu Halife Abdullah Al-Mamun’ du. Piramitlerde hazinelerin saklı olduğunu duyan Halife; yanına aldığı dönemin mimar, mühendis ve inşaatçılarıyla birlikte günlerce bir giriş aradı durdu. Bulamayınca doğrudan yapının taş kütlesi üzerinde delik açmaya karar verdi. Çekiç ve balyozlarla bu işi yapamayacağını kısa sürede anladı. Ellerindeki malzemeler piramit dış yüzeyinde delik açmaya uygun değildi. Halife, adamlarına taşları kızgınlaşana kadar ısıtmalarını ve sonra da üzerine soğuk sirke  dökerek çatlatmalarını emretti. Çok uzun bir çalışma sonucunda bu yöntemle ancak 30 metrelik ufak bir tünel açabildiler, ancak piramitin duvarları bitecek gibi durmuyordu ve  içeri giremediler.

Halife tam vazgeçecek iken adamlarından biri, kayalardan kopan küçük bir taş parçasının düşüp çıkarttığı sesi duydu. Taşın düştüğü yerde boşluk olduğunu anladılar. Burada araştırma yaptılar. Sonunda 1 metre yüksekliğinde 90 cm. genişliğinde bir geçite vardılar. Burası 26 derecelik bir eğimle önce Piramidin taş yapısı içinden sonra da altında kaya zeminin içinden aşağı doğru inen bir geçitti. Araplar aşağıya eğimli olan bu geçidin ters yönünde yukarıya doğru zorlukla ilerlediler ve sonunda “Gizli Giriş” i keşfettiler. Daha sonra aynı tünelden aşağıya inip, en dipteki ” Yeraltı Odası” nın zemininde bir de dimdik aşağıya inen bir kuyu gördüler. Ancak kuyu 9 metre aşağıya inip burada bitiyordu.

Al-Mamun’ un adamları daha sonra geriye döndüler ve geçite düşen taşı buldular. Bu taşın kırmızı granitten olan bir başka taşın önünü örttüğünü farkettiler. Bu iri granit yukarı doğru çıkan ikinci bir geçidin önünde tıkaç vazifesi görüyordu. Uzun çabalardan sonra bu tünele girmeyi başardılar. Tünelin içinde ilerlemeye başladılar. Bir süre sonra yolları yine granitten yapılma iki tıkaçla kesildi. Günler süren uğraştan sonra bu iki granit tıkaçlardan birini bulunduğu yerden sökmeyi başardılar. Karşılarına çıkan tünelden ilerleyip basık tavanlı ve yine 26 derecelik eğim yapan “Çıkış Geçidi” ne vardılar.

Dizleri üzerinde sürünerek 45 metrelik bir mesafe boyunca kaygan taşların üzerinde ilerleyip yatay bir tünele girdiler. Bomboş bir oda buldular. Burası her bir kenarı 5,5 m. olan bir kare biçimde odaydı. Araplar kadınları eğik tavanlı mezarlara gömdüklerinden bu odaya ” Kraliçe Odası” ismini verdiler. Burası piramidin tepe noktasının tam altındaydı. Düzgün döşeme taşlarından yoksun kaba zemine sahip bir odaydı.

Araplar aradıkları hazineyi yine bulamadılar. Geriye dönmek için meşalelerini yola doğru uzattıklarında başlarının üzerinde bir boşluğu farkettiler. Birbilerine omuz vererek buraya tırmandılar. Dar ama yüksek tavanlı olan bir oda buldular. Odanın hemen yanında aynen “Çıkış Geçidi”ne benzer bir eğimd eyukarı doğru devam eden bir tünel vardı. Tünelin tavanı oldukça yüksekti. Bu geçidin uzunluğu 47 m., yüksekliği 8,5 m. idi. Yüksek bir basamaktan geçilerek alçak tavanlı bir ” Ön Oda” ya oradan da duvarları, tavanı ve tabanı cilalanmış kırmızı granitten yapılmış büyük bir odaya girdiler. Bir önceki odaya ” Kraliçe Odası” dedikleri için buraya da “Kral Odası” dediler. Odanın uzunluğu 10 m., genişliği 5 m., yüksekliği 5,5 m. idi.  Al-Mamun ve adamları hazine yerine, lahite benzer, inisiyelerin ölüm ötesi deneyimlerini gerçekleştirirken kullanmaları için yapılmış bir lahit buldular.

Piramidin içinde bulunan odalara verilen isimler Araplara aittir, hala aynı isimler kullanılır. Bu isimlerin odaların işlevleriyle bir ilgili yoktur.  Arapların o zamanlardaki kendi anlayışları çerçevesinde verdikleri isimlerden ibarettir.

Al-Mamun ve adamlarından sonra 1638 yılına kadar kimse piramitlere giremedi. Büyük Piramidin pek tekin bir yer olmadığına dair rivayetler bunda etkili olmuştur.

* Bu yazı Arap tarihi kayıtları ve  Mısır Araştırmalarına katılan kişilerin notlarına göre derlenmiştir.

Eski Mısır /Önsöz

Yayınlandı: Mayıs 4, 2011 / Tarih
Etiketler:, , , ,

 “Eski Mısır medeniyetlerin en gizemlisidir”

Bundan on sene öncesinde bu söz damarlarımda akan kanı beynime sıçratıyordu. Bunun sadece kandırmaca olduğunu düşünüyordum. Sonra nasıl olduysa,  Philipp Vanderberg’in “Firavunların Laneti” isimli çeviriyle yayınlanmış kitabı elime geçti. Kitabı ilk sayfasından 299. sayfasına kadar bazı bölümleri üçten fazla olmak kaydıyla iki günde okudum. Hemen hemen ne zaman bir boşluk bulsam bu kitaba sarıldım. İnanır mısınız bilmem ama çok etkilendim. Mısır hakkında hele ki Eski Mısır hakkında o kadar şey öğrendim ve okuduklarımın sağlamasını yapıp yazılanların  doğruluğuna kanaat getirdim ki, on sene önce inanmamakla ne kadar cahil bir davranışta bulunduğumu farkettim. Bu kitabı okumak için elinizden geleni yapın derim.

Bilgi çağındayız. Ama her bilgi doğru değil. Önemli olan doğru bilgiye ulaşmak. Doğru bilginin asıl kaynağı kitapların en güzeli ve anlamlısı Kur’an’dır, bunu tartışmasız kabul edenlerdenim. Bunu konu dışında tutarak, bu bahsettiğim kitabın Eski Mısır inanışları hakkında verdiği bilgiler, onların inandıkları değerler ve bugün ön yargılı davranarak yorumladığımız bazı şeylerin aslında onlar için ne kadar doğal olduğu, o zamanlara göre sahip olunan fazlasıyla gelişmiş bilgiler ve bunların olası kaynaklarının neler olabileceğine dair akıl yürütmeler, mumyalama ve ölü gömme esnasında yapılan ritüellerin dahiyane bir dille anlatımı beni etkiledi. Yetinmedim. Kitapta adı geçen her şeyi ve bahsedilen konuları araştırmaya koyuldum. O kadar sabit bir şekilde sağlama yaptım ki, bu konuda okunabilecek değerli bir kitap olduğuna kanaat getirdim.  Öyle ki, artık kendimi hazırlıyorum, Mısır’a gideceğim. Üniversitenin birinde bu konuda araştırma yapan bir grup eğitmen bana bu konuda destek veriyor, bazı ufak meseleler var şimdilik çözülmesi gereken, bunları halledince ve Mısır’da olaylar biraz yatışınca Eski Mısır’ın gizemli yollarına düşeceğim. İşte belki o zaman bu satırların devamına olmasa da yeni bir sayfada sizlere orada yaşadıklarımı anlatacağım.

Eski Mısır hakkında okuduklarımdan yola çıkarak yazacağım yazılarımı “Tarih” kategorisinden “Eski Mısır” başlığı ile  takip edeceksiniz. Sonrasında diğer  geniş alanlara yayılacağım.

İnternet bir bilgisayar gibidir. Tüm bilgisayarların bir araya gelerek oluşturdukları sadece bir bilgisayar, benim sayfam ise sadece bir klasör. En azından burada bilgi namına depolama yapacağım.